Huzursuzluğun Kitabı \ Fernando Pessoa
  1. Anasayfa
  2. Edebiyat
Trendlerdeki Yazı

Huzursuzluğun Kitabı \ Fernando Pessoa

0
Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)

Bir dünya hayal edin ve bu dünyanın dış katmanları ruhunuz olsun. Fernando Pessoa, hayatı boyunca yazmış olduğu elyazması metinlerinin sayısı 25-26 bin. Bu tonlarca sayfa ve sayısız kitap demek. Anlaşılmanın ve anlıyor olmanın ızdırabını kaleme almış.

Sigmund Freud’un şu sözüyle giriş yapmak istiyorum:

‘’ İnsan, karşılaştığı kişilerin kalıntısıdır.’

Tıpkı iyi bir yazar olmak isteyen bireyin öncelikle iyi bir gözlemci olması gerektiğini vurgulamıştır. Fernando Pessoa ‘da sayısız kalıntıya şahitlik etmiştir. Kitabın bohem havası yer yer kurduğunuz empati ile askıya alınsa da içinize bıraktığı ukde hiç sona ermiyor. Anlaşılma çabası olmamasına rağmen kendini her gün kendine anlatıyor.

‘’Öyleyse kim kurtaracak beni var olmaktan?’’ sözüyle her gün kendi elleriyle kendini var ediyor. Bir türlü kaçamıyor bulunduğu dünyadan çünkü yazıyor. En büyük silahı olan kalemiyle kaçıp gitmek istiyor. Mahkeme dünyasına yazılı olarak sayısız metin bırakıyor. Evet, mahkeme dünyası. İçinde muhakeme ettiği hayatın yeri geliyor hâkimi yeri geliyor mahkûmu oluyor. Delil olarak sunduğu sayısız kâğıt parçasını, sır olarak sakladığı sandığı, öldükten sonra gün yüzüne çıkıyor. Bunca zamandır, hayata dokunmadan yaşayabilmek istiyor. Çünkü hayata dokunmak, insana dokunmaktır. Sonra ekliyor: ‘’Hissetmek ne renktir acaba?’’ Hissetse bile bir noktada tüm duygularını seyrediyor. Onun için asıl yaşam ‘’hayal dünyasında’’ başlıyor. Öyle ki… hayal kurmaktan bitap düştüğü vakitler oluyor. Zihni sürekli iki ayrı dünyaya gelgitler yaşıyor. Gerçekliğin yanılsaması olarak inşa ettiği hayal dünyası onu günün sonunda ağırlayan yegâne misafir oluveriyor. Fernando’nun gitmekten büyük zevk duyduğu o misafir…

Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)

Sahi hissetmek ne renktir? Dünyada hiç var olmayan bir renk midir? Yoksa her gün görüp aşina olduğumuz renk dizesi midir?

Kitabın uzunluğu sizi soluksuz bir zihin dünyasına sürüklüyor. Ne bir anda sayfalarca okuyabilir ne de bir anda bırakabilirsiniz. Çünkü sizi mutlaka durduruyor. Bir yer kalbinize ya da ruhunuza dokunuyor. Kalemin gücü burada devreye giriyor. Sizin yazmadığınız satırlar, sizin oluveriyor. Gündelik bir hayatın büyük kargaşasına sizi dahil ediyor. Her şey yolundayken ve her şey yolunda değilken koca bir zihnin şahidi yapıyor, sizi. Ofisin içinde bir çalışan bazenleri de yolda geçen bir kimse. Kitap size değil, siz kitabın bir kimsesi oluyorsunuz.  Diğer bir beğendiğim sözü olan ‘’Kalp düşünebilseydi atmaktan vazgeçer miydi?’’ Sözüyle kapanışı yapmak istiyorum. Hiç düşündünüz mü? Beyinle kalbin bir anlığına yer değiştirdiğini? Kalbiniz mi zihniniz mi desem peki? Yoksa Fernando Pessoa gibi her zaman şahit olduğunuz fakat oynamaya cesaret edemediğiniz tiyatronun oyunun bir ferdi olduğunuzu? Hiç düşündünüz mü? Bir insanın neden ve niçin yazdığını? 25’ten 47’ye kadar bir insanı anlamanın aciz sancısı içinde yazmış durmuş. Kitabın amacı olarak okuyanların şehvetli bir kâbus görmesini umut etmiştir. Bilakis sıradanlık ancak bunun bir kâbus olduğunu anladığımızda sona erer. Uyanırız, hayal kurarız ve yaşarız.

Sahi yaşar mıyız?

Yaşıyorsak, zihnimiz bizi var ettiği için midir?

Yoksa yaşamın asıl rengi hissetmek midir?

Hangisi birbiriyle denktir.

What’s your Reaction?
+1
59
+1
12
+1
20
+1
0
+1
0
+1
1
+1
3

Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)

Ben Ayşe Dündar. Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı öğrencisiyim. Aynı zamanda Bilgisayar Programcılığı okumaktayım. Düşünce, felsefe, şiir ve insanın anlam arayışı üzerine yazılar kaleme alıyorum. Keşfetmeyi ve hayatı bu tutku üzerinden idame ettirmeyi seviyorum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.